Yavuz Bingöl’e İlişkin Açıklama

ÇUKURUN BİLE BİR DERİNLİĞİ VAR; SEN ÇUKUR DAHİ DEĞİLSİN!

Hiç kimse aksini iddia etmesin, bu ülkede bir sınıf mücadelesi sürüyor ve herkes bu mücadelede kendisine bir safta yer buluyor. Sanat alanı da bu mücadelenin bir parçasıydı her daim ve sanatçılar da ya ezenlerin ya da ezilenlerin yanında yer aldılar bu kavgada. Ezilenlerin, yoksulların, açların, işsizlerin yanında yer alanları bugün herkes vefayla, bağlılıkla anarken, ezilenlerin safında yer alıp da halka küfredenleri ise bugün kimse hatırlamıyor, hatırlayan olursa da küfürle yad ediyor! Yavuz Bingöl gibi “sanatçılar” satıp savarak tüm değerlerini üç otuz paraya, ezenlerin safında yer alır ve yok olup giderler tarih çöplüğünde ya da hatırlansalar bile aldıkları övgü!, en hafifinden ağız dolusu küfür olur.

Yavuz Bingöl, bir türkücü. Şu an Alzheimer hastası olan çok değerli halk sanatçısı Şahsenem Bacı’nın oğlu. Annesinin hatrına elde ettiği saygınlık, Berkin Elvan’a ve annesine ettiği küfürle ortadan kalktı iki gün önce. Ne demişti Yavuz Bingöl, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’a verdiği röportajda:

“Şöyle söyleyeyim: Mesela Tayyip Bey’in ölmüş anasına küfür edildiği zaman, ertesi gün o zaman Berkin Elvan’ın annesi yuhalattığı zaman… İşte o zaman sonuç ne? Yani bu çok insani, işte duygusunu işine karıştırmak!”

Demek insani bir şey 14 yaşında polis tarafından katledilmiş bir canın annesini on binlerce kişiye yuhalatmak, lanetlemek, küfrettirmek… İnsan soysuzlaşmaya görsün, hiçbir değeri kalmıyor, nereden geldiğini unutup zalimin yalakası, katilin avukatı, diktatörün tetikçisi oluveriyor. Ne için? Para, mal mülk, itibar, konum kariyer… Bakınız şimdi Yavuz Bingöl’ün konser sponsorlarına.. Star TV, İBB, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Akşam Gazetesi, 24 TV, Medical Park ve Al Baraka.. Nedeni bir kez de burdan belli değil mi o konuşmaların..

Sen insanlığını, değerini kaybettikten sonra, bunların alasını elde etsen ne olur ki? Berkin Elvan’ın anasının bir damla gözyaşıyla, sana ettiği tek bir cümleyle yer ile yeksan olmadı mı hepsi birden? Bir ananın en saf, duru gözyaşını ne yapsan kirletemezsin. Bak şimdi insan içine çıkamayacaksın, mazlumların yanına bile yaklaşamayacaksın. Diz kırıp oturduğun yer sofralarından, yarı aç yarı tok ama mutlu ama her daim mesut kalktığın günleri bilincinden sileliberi zalimin sofrasında ziyafetlerdesin. Daya iyice sırtını milyonların ahını almış bir iktidara ve bir kurşun da sen sık Berkin’e Yavuz, bu da yakışıyor sana! İyi izle, bu günlerde Berkin’in nasıl vurduğunu, o polislerin nasıl sıktığını gösteriyorlar. Bunlar üzerine de sözün vardır herhalde, o polisler için de bir şey dersin.

“Mahalle baskısına rağmen bu ülkede sanatçı yetişiyor” diyor Tayyip. Bunlar mı sanatçı Recep Tayyip Erdoğan? Yavuz Bingöl, Alev Alatlı mı?… Sofrandaki kemiklerle doyurduğun ve sana olan boçlarını halka düşmanlıkta sınır tanımayarak ödeyen zavallılar mı sanatçı? Senin nasıl bir halk düşmanı olduğunu bilip, sırf kendi çıkarı için her şeyini satanlar mı, kim sanatçı? Al tepe tepe kullan, senin olsun hepsi. Artık cumhurun başı da oldun, bol keseden dağıt “devlet sanatçısı” unvanlarını bu zavallılara? Sana da bunlar yakışır, bunlardan ötesinin zaten seninle işi olmaz. Malum tencere kapak meselesi!!!

Diyalektiğin emridir, her şey değişir! Değişim iyiye, doğruya, güzele, ileriye olabildiği gibi, kötüye, yanlışa, çirkine ve geriye doğru da olabilir. Bunu belirlemek, doğadaki en güçlü iradeye sahip olan insanın kendisine kalmıştır ancak. Yavuz Bingöl’de yanlışlarından dönmek ve Berkin’in annesinin elini öpmekle başlayıp tüm halktan özür dilemekle devam edecek yeni bir değişim sürecine girmek gibi bir niyeti olacak mıdır bilmeyiz. Olursa buna hayır diyecek kimse olmaz herhalde ama mevcut durumuyla Yavuz Bingöl bir düşkündür.

Bizler halkın sanatçılarıyız, devrimci sanatçılarız. Halkımıza yönelen tüm saldırıları bize yapılmış sayarız. Yavuz Bingöl’le ve türevleriyle kişisel hiçbir husumetimiz yoktur, kavgamız sınıfsaldır. Biz o pencereden bakıyor, Yavuz Bingöl’ün Berkin’e ve annesine yönelik sözlerini, zalimlerin beslemesi olup kendi halkına düşman kesilmesini lanetliyoruz. Onunla ve onun gibilerle aynı havayı solumak bile istemiyoruz. Tavrımız budur. Kendisine devrimciyim diyen, devrimci sanatçıyım diyen, insanım diyen herkesi aynı tavrı almaya çağırıyoruz…

İDİL KÜLTÜR MERKEZİ

GRUP YORUM

KÜLTÜR SANAT YAŞAMINDA TAVIR DERGİSİ

FOSEM (FOTOĞRAF VE SİNEMA EMEKÇİLERİ)

İDİL HALK TİYATROSU

Yargıtay, cemevi kurulabileceğine hükmetti.

cemevi-semah

Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti.

Yargıtay, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’ne açılan davanın reddine karar verdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin cemevlerine yönelik kararının ardından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden yerel mahkeme kararı onandı. Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Karar, oy çokluğu ile alındı.

Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden yerel mahkeme kararı onandı.

CEMEVİNİN İBADETHANE OLUP OLMADIĞINA YARGI KARAR VEREMEZ

Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Dün de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’de Alevilere ayrımcılık yapıldığına ve cemevlerinin ibadethane olması gerektiğine karar vermişti.

KAPATMA DAVASI REDDEDİLDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin cemevlerine yönelik kararının ardından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden yerel mahkeme kararı onandı. Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Karar, oy çokluğu ile alındı. Cemevlerinin açılması konusunda dernek kurulup kurulamayacağına yönelik nihai kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verdi. Yargıtay’ın Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılmasıyla ilgili kararına direnen Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Hukuk Genel Kurulu, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden yerel mahkeme kararı onandı. Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti.

Ankara Valiliği İl Dernekleri Müdürlüğü’nün ihbar yazısı üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında kapatma davası açıldı.Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi davayı, “Cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak toplumca bilinmiş ve kabul görmüştür. Derneğin tüzüğünde yazılı bulunan ‘Cemevleri ibadethanedir’ hükmü Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık taşımadığı gibi kanunlarla da yasaklanmamıştır” gerekçesiyle reddetti.Savcılığın temyiz başvurusu üzerine dosya Yargıtay 7′nci Hukuk Dairesi’ne geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını yerinde bulmayarak, cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozdu.
Daire oy çokluğuyla aldığı kararında; Anayasa ile diğer mevzuat hükümlerini hatırlattıktan sonra İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulduğunu anımsattı. Daire kararında, kanunda yer alan, cami ve mescitlerin başkanlığın izni ile ibadete açılacağı ve yönetileceği, hakiki ve hükmü şahıslar tarafından yapıldığı halde izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış bulunan cami ve mescitlerin yönetiminin 3 ay içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredileceğinin altını çizdi. Kararda, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin tüzüğünde, “Alevi inançlı yurttaşların inanç ve ibadetlerini yerine getirme merkezleri olan cemevlerini yapmak ve yaptırmaktır” ve “Alevi yurttaşların yaşadığı yerlerde cemevi inşa etmek üzere girişimlerde bulunmak” gibi ifadelerin bulunduğu hatırlatıldı. Yargıtay 7′nci Hukuk Dairesi, bu ifadelerin ya düzeltilmesi ya da tüzükten çıkarılmasının istendiğini, ancak derneğin söz konusu maddeleri aynen koruduğunu kaydetti. Yasa ve düzenlemeler karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığına işaret edilen kararda şöyle denildi: “Davalı derneğin tüzüğünde kanuna aykırılık teşkil eden maddelerindeki değişiklikleri yapmaması nedeniyle tüzüğün kanuna aykırı hale geldiği dikkate alınarak davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına gününde oyçokluğu ile karar verildi.” Bozma kararı yerel mahkemeye gönderildi.

CEMEVLERİNİN KURULMASI VE FAALİYETLERİ ENGELLENEMEZ

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, cami ve mescit dışındaki yerlerin ibadethane olmadığı şeklindeki Diyanet’in görüşü doğrultusunda, tüzüğünde “cemevlerini ibadethane” olarak niteleyen Çankaya cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılmasına hükmeden Yargıtay’ın kararına direndi. Hâkim Yaşar Eren, direnme kararının gerekçesinde, uyuşmazlıklarda uluslararası anlaşma hükümlerinin esas alınacağını düzenleyen anayasanın 90. maddesini hatırlattı. AİHS’nin 9. maddesine göre, herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olduğu, bu hakkın din veya inanç değiştirme suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerdiği, bu özgürlüğün ancak kamu güvenliği, kamu düzeninin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için yasa ile sınırlanabileceğine dikkat çekildi. Anayasa’nın 2. maddesinde devletin laik olduğu, başlangıcında ise, “Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağının” belirtildiği bildirilen kararda, din ve mezheplere eşit davranmanın, ancak kanunlarda herhangi bir dine, mezhebe atıfta bulunmamakla gerçekleştirilebileceği vurgulandı.

CEMEVİ YAPTIRMAK İÇİN DERNEK KURULABİLECEK

Yerel Mahkemenin direnme kararıyla dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine geldi. 3 haftadır kurulun gündeminde olan davanın ilk incelemesinde, yerel mahkemenin kararını bozan Daire’nin üyeleri bulunmadığı gerekçesiyle dosya geri çekildi. Dosyanın ikinci hafta incelemesinde ise nitelikli çoğunluk sağlanamadığı gerekçesiyle karar çıkmadı. Dosyayı bugün yeniden incelemeye alan Kurul, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden yerel mahkeme kararı onandı. Yargıtay, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Kurulda, AİHM’in cemevleriyle ilgili dünkü kararının gündeme geldiği ve cemevi yaptırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olmadığı sonucuna varıldığı öğrenildi.

İBADETHANEYİ KİŞİ KENDİ BELİRLER

Kurul’da “Bir yerine yerin ibadethane olup olmadığı konusunda yargı kararlarının olmaması gerektiği” görüşü savunuldu. Kurul’da, bir yerin yargı kararıyla ibadethane olup olmadığı konusunu işinin kendinin belirleyeceği değerlendirmesinde bulunulduğu öğrenildi. Kurul, cemevlerinin ibadethane olup olmadığına yönelik bir karar almazken, cemevi yaptırmak için dernek kurulabileceğine hükmetti. Derneğin kurulma aşamasında tüzüğünde yer alan maddelerin, 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerinkapatılmasına yönelik kanunaaykırı olsa bile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve milletlerarası sözleşmelerine aykırı olmadığı görüşü benimsendi. Kurul, cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine karar vererek, cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetti. Karar, oy çokluğu ile alındı.

CHP’li Aygün, Berkin’in iddianamesini sordu!

e57af855b
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Berkin Elvan hakkında henüz iddianame hazırlanmamış olunmasını TBMM gündemine taşıdı.

TBMM Başkanlığına Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yazılı yanıtlanması istemiyle soru önergesi veren CHP’li Aygün, önergesinde konuyla ilgili şu ifadelere yer verdi: “Berkin Elvan vurulalı 533 gün oldu ve halen bir iddianame hazırlanmadığı için dava da görülememektedir. İddianame hazırlamak yerine dosyaya bakan savcıları değiştirmek tercih edilmekte ve bu şekilde failler korunmaktadır. Berkin Elvan’ın başına isabet eden gaz fişeği ile yaralanmasından sonra 25 Haziran 2013 tarihinde ailenin yaptığı suç duyurusu ile soruşturmanın başladığı ve suç duyurusundan yaklaşık 1 yıl sonra 5 Mayıs 2014 tarihinde bilirkişi raporu ile suçun faillerinin eşkâlinin belirlendiğini bilinmektedir. Bu gelişmeye rağmen faillerin kimlikleri tespit edilmemiştir.”
CHP’li Aygün Adalet Bakanı Bozdağ’dan şu sorularına yanıt istedi:
Soruşturma ne aşamadadır?
533 gündür neden iddianame hazırlanmamıştır?
533 gün boyunca kaç savcı görevlendirilmiştir? Savcıların dosyadan alınma gerekçeleri nelerdir?
533 gün boyunca kaç emniyet görevlisinin ifadesi alınmıştır?
Faillerin kimlikleri, bilirkişi raporlarına ve eldeki görüntülere rağmen neden tespit edilmemektedir?
9. ve 5. çevik kuvvet birimlerinde görev aldıkları bilinen emniyet görevlilerinin istenen görüntüleri neden verilmemektedir? Birimlerinden ayrılmış olmaları nedeniyle mi?
Failler neden korunmaktadır? Korunmamaktaysa neden açık kimlikleri dosyaya konulmamaktadır?
İdari soruşturmanın sadece bir bölümü mü savcılığa gönderilmiştir? Gerekçesi nedir? İdari soruşturmanın tamamı savcılığa gönderilecek midir?
Berkin Elvan’ın vurulma anına ait başka ve daha net görüntülerin olduğu iddiaları doğru mudur? Doğru ise neden görüntüler nerededir? Saklandığı ya da yok edildiği iddiaları doğru mudur?
Eldeki delil ve belgelerin karartılması için 533 gün yetmemiş midir?
Berkin Elvan’ın 533 gündür görülmeyen davası ne zaman başlayacaktır?

AİHM,Türk Hükümeti’ni mahkum etti.

Esenyurt DersimAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, Türkiye’de cemevlerinin ibadethane sayılması gerektiğine karar verdi. Kararda, Alevilere ayrımcılık yapıldığına hükmedildi.

aihm-cemevi-ibadathanedir

AİHM, cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyen Türk Hükümeti’ni mahkum etti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM’den Türkiye’deki cemevleriyle ilgili önemli bir karar verildi.

Türkiye’de Alevilere Ayrımcılık Yapılıyor
Türkiye’de cemevlerinin statüsüyle ilgili kararını açıklayan AİHM, Alevilere ayrımcılık yapıldığına hükmetti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, diğer ibadethanelerden elektrik parası alınmayıp cemevlerinden alınmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılıkla” ilgili maddesine aykırı olduğuna karar verdi.

CEMEVLERİ İBADETHANEDİR

Mahkeme cemevlerinin ibadethane olduğuna dikkat çekti. Oy birliğiyle alınan bu kararla, Ankara ilk defa Alevi vatandaşlarına ayrımcılıktan hüküm giymiş oldu.

TAZMİNAT KARARI SONRAYA BIRAKILDI

Dava, Cem Vakfı tarafından 2010′da açılmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararın tazminata ilişkin bölümünü ileri bir tarihe bıraktı.

Bu karar temelinde mahkeme, Türk hükümetinden atacağı adımlar hakkında açıklamayı gelecek 6 ay içinde bekliyor.

Dersime gitme..

Bahçeli’nin Dersime gitmesi  bir oyun, bir senaryo bir provokasyon

Yaptığı ırkçı açıklamalar ve nefret söylemiyle Dersimlilere ve Alevi toplumuna hakaret eden MHP lideri kafatasçı Devlet Bahçeli’nin Dersim’e gitmesinden rahatsızız.

Dersim ve Alevi toplumuna hakaret eden Devlet Bahçeli’nin 28 Kasım 2014 tarihinde Dersim’e yapmayı planladığı gezi tahrik ve provokasyondur, MHP lideri İl teşkilatının olmadığı Dersim’e hangi amaç ve yüzle gitmektedir?

Bizler, kafatasçı MHP’yi; Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi ve Gezi’den tanıyoruz. Birçok insanımızın katili olan bu partinin liderinin açık meydan okumasını yeni katliam, soykırım girişimi ve tehdidi olarak anlamaktayız.

Dersim halkı 1937-1938 yıllarında kendisine yapılan bu zülüm üzerine devletten özür beklerken Bahçeli’nin Dersimin değerlerine hakaret içeren açıklamasını gidip Dersim’de söyleyeceğim demesi Dersim halkına geçmişte yapılan bu katliamı gerekirse bugün de yapacağı anlamına gelmektedir.

Devlet Bahçeli’yi bu tavrı ve kastını aşan sözlerinden dolayı şiddetle kınıyoruz. Kendisine tavsiyemiz Dersim’e gitmemelidir.

Yaşanacak olumsuzluk ve provokasyonlardan MHP ve AKP hükümeti sorumlu olacaktır.

 

 

ESENYURT DERSİMLİLER DERNEĞİ

Derneğimizde Grup Yorum Söyleşi

grpyorum

 

Derneğimizde Grup Yorum ile Söyleşi

Tarih: 25 Kasım Salı

Saat: 19.00

Dersimliler Derneği Esenyurt Cumhuriyet Meydanı

Erdoğan, Berkin Elvan’a ‘Terörist’ Dedi!

berkin-elvan-ekmek  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaşamını yitiren Berkin Elvan üzerinden siyaset yapmaya devam etti. Erdoğan’a göre “Berkin Elvan teröristlerin maşasıymış!”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, II. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu’nda konuştu. İsmini anmadan Berkin Elvan’a dair açıklamalarda bulundu. Yine Berkin Elvan’a kin kustu.

Erdoğan, “İstanbul’da talihsizce ölen çocuk için yalan ifadelerle ‘ekmek almaya gidiyordu’ dediler, halbuki hiç alakası yok. Maalesef terör örgütünün maşası olmuş durumdaydı” dedi.

İşte Erdoğan’ın o sözleri

“Geçen yıl Gezi olayları sırasında yaralanan ve sonrasında maalesef hayatını kaybeden bir çocuğun üzülerek ifade ediyorum, ölü bedeni üzerinden her türlü aşağılık saldırıya maruz kaldık. Bir çocuğun talihsiz ölümünü reklam aracı yapacak kadar, muhalefet aracı yapacak kadar, istismar vasıtası yapacak kadar alçaldılar.
Günlerce manşetlerle, sokak olaylarıyla, içeriden ve dışarıdan kampanyalarla bize, akla, vicdana, edebe sığmayacak saldırılar yaptılar. Ta okyanus ötesinden ölen çocuğun mezhebine de vurgu yaparak, timsah gözyaşlarıyla taziyeler yayınladılar. Ancak bu gösteriler sırasında ateşli silahla kasten öldürülen Burak hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hiç kimsenin vicdanına dokunmadı. Daha önceki hafta Diyarbakır’da vahşice öldürülen 3 genç o malum çevrelerin ilgi alanlarına hiç girmedi.”

17 Aralık’ı ‘Sıfırladı’!

17-aralik  Aralarında bakan çocukları, Sarraf ve Aslan’ın bulunduğu 53 kişi hakkındaki dosya kapandı.

17-aralik

Türkiye’yi sarsan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, işadamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. Savcılığın gerekçesi “suçun oluşmaması, usule uygun delil toplanmaması ve herhangi bir örgüte rastlanamaması” oldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Ekrem Aydıner’in yürüttüğü soruşturmada, operasyondan 10 ay sonra 53 şüpheli hakkında takipsizlik kararı çıktı. Aydıner, aynı kapsamda soruşturulan eski Genel Müdür Aslan’a ilişkin “dosyasının ayrılması” kararı verdi. Dosyası, “Yardım Toplama Kanunu’na muhalefet” suçundan yürütülmek üzere başka bir esasa kaydedilen Aslan hakkında diğer suçlardan ise takipsizlik hükmü kuruldu.

Dosyada şikâyetçi olarak Sarraf’ın üst düzey bir siyasiye rüşvet vererek görevden alınmasını sağladığı iddia edilen eski Fatih Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce’nin ismi yer aldı. Soruşturmada “rüşvet vermek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçundan 74 gün tutuklu kalan Sarraf, 21 Aralık 2013’te çıkarıldığı mahkeme sorgusunda, “O.İ. isimli bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Benden 1 milyon dolar para istedi. Gayrettepe’ye gidip suç duyurusunda bulundum” demişti.

Güler bağlantısı

Sarraf, dosyanın şüphelilerinden Rüçhan Bayar’ın kendisinin yanında çalıştığını ve genelde Çin’deki işleri takip ettiğini belirterek “Rüçhan Bayar Bey’i daha fazla para kazanıp borçlarını ödeyebilmesi için Çin’e yönlendirdim. Prim alıyor. Bunlar için Muammer Güler Bey’e veya oğlu Barış Güler’e herhangi bir para vermedim. Rüçhan Bey’in elde ettiği primlerden bana 200 bin dolar para verdi” demişti. Sarraf, Rüçhan Bayar’dan aldığı 200 bin doları Barış Güler’e Rüçhan Bayar’ın borcu olduğu için verdiğini iddia etmişti.

Çağlayan bağlantısı

Sarraf, İran’ın Türkiye’deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemiyle çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası’ndaki İran parasının 0.05’inin rüşvet olarak Zafer Çağlayan’a ödenmesinin söz konusu olmadığını belirtmiş, kendisinin sadece Halk Bankası’nın resmi komisyonlarını ödediğini anlatmıştı. Sarraf, Gana’dan sahte evrakla Türkiye’ye gelen 1.5 ton altın yüklü uçağa ilişkin ise altının Gana’ya geri gönderilmesi olayıyla ilgili hiç kimseye para ödemesi yapmadığını belirtmişti. Dosyaya giren bilirkişi raporunda ise altının tüm çıkış evraklarında, Türkiye Gümrük Bölgesi’ne giriş yaptığına ilişkin beyanında ve diğer belgelerinde 1.500 kg. olarak bildirilmesine karşın, 14 milyon 600 bin dolar değerindeki 292 kg. altının herhangi bir beyana, gümrük işlemine tabi tutulmaksızın Türkiye’ye sokulduğu kaydedilmişti.

Bağış bağlantısı

Sarraf, Egemen Bağış’a ağabeyinin Türk vatandaşlığına geçmesi ve diğer işlemler için rüşvet vermediğini öne sürmüştü. Sarraf gibi “rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek” suçlamasıyla 74 gün tutuklu kalan eski bakan Güler’in oğlu Barış Güler de, Sarraf ile tanışmasının şüpheli olan akrabası Rüçhan Bayar’ın Sarraf’ın yanında çalışmasıyla gerçekleştiğini
belirtmişti.

Rüşvet almak suçundan bir süre tutuklu kalan ve evinden ayakkabı kutuları içinde paralar çıkan Süleyman Aslan ise Sarraf’ı hayırsever birisi olarak tanımlamış, imam hatip projesine başlamadıkları için parayı kendi nezdinde tuttuğunu söylemişti. Soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca eski bakanlar Güler, Çağlayan, Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında TBMM’ye bilgi notu gönderilmişti. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın oğlu Oğuz Bayraktar’ın da şüphelisi olduğu TOKİ dosyası ile Fatih Belediye Belediye Başkanı Mustafa Demir’in bulunduğu dosyada da takipsizlik kararı çıkmıştı. Bu dosyalar için verilen takipsizlik kararlarında da savcı Aydıner’in imzası yer aldı.

Paralar iade edilecek

Takipsizlik kararının kesinleşmesi durumunda Süleyman Aslan’dan elde edilen paraların İstanbul Valiliği’ne gönderileceği kaydedildi. Aslan’dan ele geçirilen 1 milyon Euro, ÜsküpEğitim ve Kültür Vakfı’na bağış parası olduğu gerekçesi iade edilmişti. Aslan’ın ayakkabı kutusunda 4.5 milyon
doları aşkın para olduğu, evinde 2.5 milyon dolar ve 2. 5 milyon euro ele geçirildiği ifade edilmişti. Takipsizlik kararında, kararın bir örneğinin, Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından soruşturma yapılan kişiler yönünden gereğinin yapılmasıiçin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine hükmedildi.

Savcı Ekrem Aydıner tarafından verilen 63 sayfalık takipsizlik kararında, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın, Rıza Sarraf tarafından otel işletmesi için alınması düşünülen kredinin temini konusundaki
yardımı, gazetede çıkacak haberlerin engellenmesi ve yurt dışına çıkış için alınacak vizelerde kolaylık sağlanması konularında rüşvet verildiğinin iddia edildiği ancak sayılan iş ve işlemlerin hiçbirinin Avrupa Birliği Bakanı’nın görev alanı ile ilgili olmadığı belirtildi. Bu nedenlerle rüşvet suçunun unsurlarının oluşmayacağı, haklarında soruşturma yapılan şüphelilerin bu eylemle ilgili olarak rüşvet verme ve rüşvete aracılık suçunu işlediklerinden söz etmenin mümkün olmadığı kaydedildi.

Kararda, belgelerin sahteliğine göz yumulmasını sağladığı, Sarraf’a ait şirketlerin işlemleri için düşük komisyon uyguladığı gibi suçlamalar yöneltilen Süleyman Aslan hakkındaki iddialar için delil bulunmadığı vurgulandı. Aslan’ın evinde ele geçirilen paralar ile ifa ettiği görevle bağlantı kurulamadığı ifade edildi. Aslan ile ilgili olarak söz konusu eylemin görevi kötüye kullanma olarak nitelendirilemeyeceği kaydedildi.

Dersim 38 Katliamı’na ilişkin emsal karar

hozat-bargini-toplu-mezar  Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ninİşçi Partisi’ni (İP) rahatsız etti.

Dersim katliamını “meşru gören”İşçi Partisi’nin kafatasçı siyaseti sürüyor.

Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi, Katliamı sırasında, 14 Ağustos 1938 tarihinde iki aileden 24 kişinin ölümüyle ilgili Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın zamanaşımı gerekçesiyle verdiği takipsizlik kararını kaldırarak, olayla ilgili etkin soruşturma yürütülmesi gerektiğine hükmetti.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av.Mehmet Cengiz, bu kararın hedefinin Cumhuriyeti ve Atatürk’ü yargılamak olduğunu bildirildi.
Tunceli Hozat’ta Karabakır köyünde oturan Baran ve Canan aileleri yakınlarının 14 Ağustos 1938 tarihindeki askeri hareket sırasında öldürüldü.
Aileler, avukat Cihan Söylemez aracılığıyla Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak yakınlarına ait olduğunu ileri sürdükleri kemiklerle ilgili detaylı inceleme yapılmasını talep ettiler. Ancak ailelerin bu talepleri Başsavcılık tarafından zaman aşımı gerekçe gösterilerek reddedildi. Bunun üzerine Erzincan Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunuldu. Mahkeme zamanaşımı nedeniyle verilen takipsizlik kararını kaldırdı.

Cihan Söylemez, kararın bir ilk olduğunu belirterek, “Bundan sonraki süreçte ilk defa bir mezar yeri açılacak. Bu mezar yerindeki insanlarla ilgili DNA testi yapılarak ne şekilde öldürüldüklerine ilişkin karar tanzim edilecek” diye konuştu.

İP’E GÖRE AMAÇ BAŞKA

Mahkeme kararı ile ilgili olarak Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, mahkemenin kararını eleştirdi. Amacın Cumhuriyeti ve Atatürk’ü yargılamak olduğunu ifade eden Cengiz şunları söyledi:

“Yargı 1993 yılında yaşanan Sivas katliamı için zamanaşımı kararı verdi. Yargıtay da bunu onayladı. Şimdi 1938 yılında yaşandığı iddia edilen bir Dersim olayı için zamanaşımı kaldırılıyor. Bu da niyetin ne olduğunu gösteriyor. Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının ne hukuki dayanağı vardır, ne de emsali vardır. Niyet başkadır. Niyet cumhuriyet dönemini ve Atatürk’ü yargılamaktır.”

Bargini katliamı, Dersimnews.com’un yaptığı özel haberden sonra kamuoyunda geniş yer bulmuştu.

Mahkemeye Çağrı

Basına Çağrı.

Bizler 19 Şubat 2013’te komployla tutuklanan KESK’e bağlı sendikaların üye ve yöneticileri olan kamu emekçileriyiz.

28 ile düzenlenen baskının İstanbul ayağında 56 kişi gözaltına alınmış 32 kişi tutsak düşmüş ve 14 ay F Tipi Hapishanelerde kalmıştık.

Arkadaşlarımız, ailelerimizin sahiplenmesi ve siz değerli basın emekçilerinin yaşadığımız hukuksuzluğu halkımıza duyurması sayesinde hepimiz tahliye olduk.

AKP’nin hukuk sisteminde yaptığı değişikliklerle 3. kez görülecek olan davada 4. kez mahkeme heyetinin değiştiğini görmekteyiz.

Mersin’de mahkemesi beraatla, Malatya’da ise iddianameden hukuksuz olarak toplanan delillerin çıkarılmasıyla sonuçlanan davanın İstanbul ayağında mahkemenin düşürülmesini talep ediyoruz.

Siz değerli basın emekçilerini 15 Ekim Çarşamba günü Çağlayan Adliyesi önünde mahkeme çıkışında yapacağımız açıklamamıza bekliyoruz.

Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız!

Tarih: 15 Ekim 2014 Çarşamba

Saat: 10.00

Yer: Çağlayan Adliyesi C Kapısı Önü

Hüseyin Kalanç

Esenyurt Dersimliler Dernek Başkanı

Dersimli İşadamından Kobane’ye Bağış

chobani

Adını çobandan alan Chobani adlı yoğurt firmasının kurucusu ve sahibi Dersimli Hamdi Ulukaya, Kobani için 2 milyon dolarlık yardımda bulundu. IŞİD kuşatmasındaki Kobani’de katliam yaşanabileceğini söyleyen Ulukaya, “Ya oradaki katliamı seyredeceğiz ya da o insanları kurtarmak için bir şeyler yapacağız” diye konuştu.

Chobani yoğurtlarının sahibi Hamdi Ulukaya’nın 2 milyon dolarlık bağışı, IŞİD nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalan Kobani halkı için kullanılacağı belirtildi.

Kimdir?

Hamdi Ulukaya 1972 yılında Erzincan’da doğdu. Ailesinin kökeni Dersim’in Pertek ilçesine dayanır. Türkiye’den, Amerika’ya göç ettiğinde Amerikan vatandaşı olmuştur. Ankara Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi eğitimi aldıktan sonra 1994′te ABD’ye gitti ve 1997 yılında University of Albany’de eğitim görmeye başladı.

Babasının tavsiyesi üzerine 2002′de New York’un taşrası sayılabilecek Euphrates’te beyaz peynir firması açtı. 2005′te Utica yakınlarında Kraft’a ait kapalı eski bir yoğurt fabrikası satın aldı ve Chobani adını verdiği şirketi kurdu. 2007 yılında süzme yoğurt üretimine başladı ve bu ürün Greek Yogurt (Yunan yoğurdu) adı altında ABD’de popüler oldu. Ulukaya 2009′da The Business Review dergisinin 40 yaşın altındaki en başarılı 40 girişimci listesinde yer aldı.

“Boşuna kurban kesip durmayın”

dernekleİlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, kurban bayramı ile ilgili çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı. Kurbanın yanlış anlaşıldığını savunan ve hayvanların boşa kesildiğini belirten Eliaçık, bunun İslam öncesi bir kültürün devamı olduğunu, Sümerler’de ihtiyaç fazlası tapınağa getirilen malların üzerinin “Tanrı malı” diye damgalanarak ihtiyaç sahiplerine bırakıldığını anlattı.

Bu kültürün İslamiyette de sürdüğünü belirten Eliaçık, Adilmedya.com sitesindeki yazısında “Mekke’de çıkan Peygamber Hz. Muhammed de, insanlara aynı şeyi anlattı. Dedi ki, burası Allah’ın evidir, ihtiyacından fazla olanı herkes buraya getirsin. Getirdiler ve oraya bıraktılar. Üzerinde, Allah’ın ismi anılmak, üzerine Tanrı damgası vurulması kültürünün devamıdır.” dedi ve şöyle devam etti:

“Üzerine Allah’ın adı anmayı, bıçağı eline alıp, bismillahirrahmanirrahim diyerek, böyle fışkırtarak hayvanın kanını dökmeye çevirdiler. Üzerinde Allah’ın ismi anılmak bu değildir! Üzerinde Allah’ın ismi anılmak demek, ben bu keçiyi, koyunu, deveyi, kamuya, yoksula, gitsin diye adıyorum demektir. Üzerinde yazıyor işte Tanrı malı, eskiden böyleydi, Kuran’dan sonra buna, üzerine Allah’ın ismini anmak dendi, bu sözler, bu hayvan kamu malıdır, yoksulun malıdır, kimse almasın demektir. İşte bunlara [hedy] denilir.”

KESMEKLE ALAKASI YOKTUR

“İlk bakışta bunların, kesmekle alakası yoktur.” diyen Eliaçık şunları yazdı:

“Fakat daha sonra, uzak diyarlardan gelenler (hacılar) olduğu için, o hayvanlardan kesip, o insanların karınlarını doyurmak için de kullanılmıştır. Zamanla, önceki asli vazifesi unutulup, kesme ön plana çıkarılarak, getirilip kesiliyor, bırakılıp gidiliyor şekline dönüştü. Kuran geldiğinde Araplar bunu zaten yapıyorlardı, Kâbe’nin etrafı, kesilmiş kurbanlarla doluyordu. Kuran geldi ve bu insanlara dedi ki, bu kestiğiniz hayvanların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz, ulaşacak olan sizin takvanızdır. Bu şu demektir: Bunları kesiyorsunuz da, bunlar Bana ulaşmıyor, dolayısı ile, kesip durmanıza gerek yok, siz asıl, kendi aranızdaki davranışlarınıza bakın, birbirinize iyilik etmeyi öğrenin, adaletle davranın, işçinizi ezmeyin, kimseyi sömürmeyin, kul hakkı yemeyin, Ben bunlara bakarım, kestiğinize ve kana değil! Bunu açıkça söylüyor. Fakat bunu da şöyle anladılar: Tamam, Allah ete ve kana bakmaz, takvaya bakar, yani bıçağı eline alır, hayvanı keserken ki duygularına bakar, bunu Allah için kesiyorum derken ki duygularına bakar, takva budur, diyorlar. Böyle yorumladılar.”

BOŞA KESİP DURMAYIN

“Ben bu yoruma da katılmıyorum, yanlış bir yorumdur. Kuran diyor ki, onların etleri kanları Allah’a ulaşmaz! Yani, boşuna kesip durmayın. Allah diyor ki, onlar Bana ulaşmaz, Ben sizden iyilik, doğruluk, dürüstlük, kardeşlik, merhamet, sevgi, bunları bekliyorum; karz-ı hasen, salât, zekât, ihtiyaç fazlasını verme, isâr, birbirinize kendinizi feda etme, yoksulları gözetme, zayıfın elinden tutma, düşmüşü kaldırma, bunları beliyorum, takva budur. Her yeri kan gölüne çevirdiğin zaman, Allah bundan mutlu oluyor değildir. İşin aslı buydu, sonra döndü dolaştı ve başka bir şeye dönüştü.”

BEN 20 YILDIR KESMİYORUM

“Bakın, açık açık söylüyorum. Ben kendimi söyleyeyim, yirmi yıldır bayramda hayvan kesmiyorum. Ama, gurban, yakınlaşma, garip gureba ile yoksulla yakınlaşma bayramını çok seviyorum. Hayvan kesmiyorum ama bayram kutluyorum. Bayram çok güzeldir.”