Seçim çare değil kurtuluş devrimde!

nazm-dinleyin-A5D5-1936-3A07Dün Mahir Çayan’ın koyduğu tespit, bugünü anlatıyor. Taki Türkiye’de bir demokratik halk devrimi oluncaya kadar, bu sözler pratiğini koruyacaktır. Mahir derki: “Bugün gerici parlamentarizme kol kanat gerenler, seçimlerden sonra yanıldıklarını görerek bu yolla düzen değişikliğinin, imkansız olacağını görecektir.” Bir ülke düşünün; sürekli baskının, zulümün, faşizmin olduğu. Bir sabah uyandığında, bir insanın infaz edildiği, insanların katledildiği, onar onar, yüzer yüzer, insanların katledildiği bir ülke düşünün. Bırakın burjuva demokrasinin uygulanmasını, adaletin olmadığı bir ülkede, parlamenterist sistemden onun seçim oyuncağından adil olarak bahsetmek mümkün mü? Burjuvazinin kendi hukukunu dahi uygulamadığı bir ülkede, seçim denen safsataya inanmak, ona büyük büyük umutlar bağlamak, “bu sefer kazanacağız “demek mümkün mü? Değil arkadaşlar, dostlar. Bu düzenin yukarıdan aşağıya tüm kurum ve kuruluşları bizi temsil etmiyor, halkı hiçbir şekilde yasalardan, yönetime dahil etmiyor. Yalanla, dolanla, sahtekarlıkla, demagojiyle beni seç diyor, sonra ben sana torba torba yasalar çıkaracağım. İçinde sen olmayan. Bu olumsuzlukların yaşandığı ülke bizim ülkemiz. Beslediğiniz tüm güzel duygular ile beslediğiniz güzel bir yaşam ile yarınlar, gelecek ile bu ülkenin gerçek sahibi biziz. Umutsuzluğa kapılmayın evvela, bizi kurtaracak bir umudumuz var, bizi kurtaracak bir düşümüz var Devrim!
Geçmişten günümüze bir gelelim, bilgimizi azda olsa tazeleyelim. Öncelikle bu ülke hiç bir zaman bağımsızlığını tam olarak elde edemedi. 1948’lerle başlayan küçük Amerika nidalarıyla, yeni ve yarı sömürge ile esas sermayenin Amerika’nın elinde olduğu, Amerikan emperyalizmi tarafından yönetilmeye başlamıştır ülkemiz. Bu yüzden, kapitalizm kendi içinde gelişmeyip, Amerika’nın eliyle yer üstü, yer altı, ülkenin tüm güzelliklerini, zenginliklerini oluk oluk sömürerek, talan ederek Amerikan emperyalizmi tarafından yönetilmektedir ülkemiz. Yani bu düzenin, parlamentonun, bu ülkeyi yönetenlerin ve bu düzeni koruyanların gerçek sahibi Amerika’dır. Ve onlar bu seçimde de; kimin dahil olup, olmayacağını, kimi kuklası yapacağını, kiminle yola devam edeceğini bizzat kendi belirler. Yani Stalin’inde dediği gibi: “Oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir “Ne yanıyla bakarsak bakalım. O seçmenin, o oyların, halkın, düzen nezdinde hiçbir değeri yoktur, hiçbir şekilde dahiliyeti, önemi de yoktur! Düzen bizzat bunu yapıyor. Düzen kaos ortamını yoğunlaştırıp, ekonomik koşulları adeta çöküntüye uğratıp, halkın bilinçsizliğini, alternatifsiz görünümünden faydalanıyor. Bununla birlikte düzenin bir yönetememe krizi zaten vardı, daha da derinleşecektir. Ve faşizm hız kesmeden artan derecede devam edecektir. Bununla beraber önümüzde görünen halk ayaklanmaları vardır!..
Bu düzenin; yalanlarına, demagojilerine, adaletsizliğine karşı, devrimcilerin, aydınların, sanatçıların, ilericilerin, demokratların, bizlerin omuzlarında büyük sorumluluklar vardır. Bu Dünya’da, ülkemizde, bir alternatifin olduğunu, kurtuluşun devrimde olduğunu milyonlara taşımalıyız. Emin olun, bu düzenin kemikleşmiş, karşı devrimcisi dışında, hepsi yaşadıkları bu hayattan memnunsuzdur. Geri bıraktırılmış bir ülkeden, bilinci oldukça zayıf bir ülkeden bahsediyoruz. Onlara umudu, gerçek kurtuluşun yolunu da koşacak milyonlar var bunu hepimiz biliyoruz! Üzerinize çöken bu karabulut ürkütmesin sizi. Silkinip atın sizi ablukaya alan bu karanlığı. KAZANACAĞIZ MUTLAKA KAZANACAĞIZ!..
Gürhan Torun