HALKIN HUKUK BÜROSUNDAN ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDEKİ EYLEME İLİŞKİN AÇIKLAMA

HALKIN HUKUK BÜROSUNDAN ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDEKİ EYLEME İLİŞKİN AÇIKLAMA
CUMHURİYET SAVCISI MEHMET SELİM KİRAZ’IN
REHİN ALINMASI EYLEMİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMAMIZDIR

31 Mart 2105 Salı günü Çağlayan Adliyesinde meydana gelen, DHKP/ C ‘li iki eylemcinin savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alma eylemi ile ilgili bazı konuları kısaca açıklamak istiyoruz.
Dün olayın öğrenildiği saatten itibaren eylemcilerin ve Cumhuriyet Başsavcı vekilinin talebi doğrultusunda görüşmelerde bulunduk. Toplam sekiz saat süren görüşmelerin bütünü cep telefonu ve odada mevcut dahili telefon ile yapılmıştır. Telefonun ucundaki eylemci kendisine Berkin ismi ile hitap edilmesini istemiş ve görüşmeler bu isimle sürdürülmüştür.
Bu görüşmelere siyasi şubede amir sıfatında sorumlu bulunan polisler ve müzakere uzmanı bir polis de katılmıştır. Yine eylemcilerin isteği doğrultusunda İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Berkin Elvan ın babası Sami Elvan da sorumluluklarının gereğini yerine getirerek katılmışlardır. Bu katılımlar ve görüşmeler çeşitli aşamalardan geçerek ilerlemiş, eylemcilerin olayın başında bildirmiş oldukları süre dolmuş olmasına karşılık müzakereler sürmüş ve görüşmeler neticesinde sonuç almaya doğru adımlar atılmıştır.

Eylemcilerin eylemin başında ileri sürmüş oldukları şartlar tartışılmaya başlanmış, ilerleyen aşamada birinci madde olarak bahsettikleri Berkin Elvan’ın katil zanlılarının açıklanması yolundaki talepten vazgeçmeyeceklerini ancak diğer taleplerden vazgeçebileceklerini-tartışabileceklerini bildirmişlerdir. Bu doğrultuda son görüşmeler olay zanlılarının açığa çıkarılması üzerinden yürümüştür.

Eylemciler, müzakereci polislerin bu isimleri bulma yönündeki zaman darlığı ve kendi maddi imkansızlıklarını ileri sürmeleri üzerine, soruşturma dosyasında mevcut fotoğrafları belirttikleri umutadalet isimli twitter hesabı üzerinden yayınladıklarını bildirmişler ve bu fotoğraftaki isimlerin açıklanmasını istemişlerdir.
Bir süre sonra eylemciler, rehin alınan savcı ile görüştüklerini, savcının kendilerine kriminal inceleme sonucunda açığa çıktığı belirlenen bir isim ve iki sicil numarası bildirdiğini bu isimlerin yayınlanarak suçlarını itiraf etmelerini istemişlerdir. Bu talep müzakereci polislerce mümkün görülmemiş ancak bu açıklamayı avukatların yapmasını önermişlerdir.
Bu öneri üzerine biz görüşmeci avukatlar ve İstanbul Barosu başkanının sorumluluk alması ile isimlerin tarafımızdan açıklanabileceği ve aramızda geçen diyaloğun da basına ve kamuoyuna aktarılabileceği iki tarafa da söylenmiştir. Bu öneri eylemcilere iletildiğinde, avukatların yanında bir emniyet müdürünün de olması halinde bu öneriyi kabul edebileceklerini ancak bunun dışında bir şey konuşmayacaklarını, cevabı beklediklerini konuyla ilgili son görüşmeyi yapacaklarını söylemişlerdir. Müzakereci polisler bir emniyet müdürünün bizlerle birlikte açıklamaya katılmasının mümkün olmadığını belirtmesi üzerine eylemcilerle tekrar telefon irtibatı kurulmuştur. Bu telefon görüşmesinde telefonun ucundaki eylemci telefonu “son görüşme” diyerek açmış verilen cevabı dinledikten sonra telefon kapanmış ve hemen akabinde silah sesleri duyulmuş silah seslerinin duyulması ile beraber zaten hazır bulunan özel birlikler hareketlenmiştir. Ancak biz silah sesinin nereden geldiğini ve kime yöneldiğini görmeyip yalnızca seslerini duyduğumuzdan ötürü atışın kim tarafından yapıldığını da bilemiyoruz. Çok sayıda seri ateş sesleri duyuldu ardından orada bulunanlardan bomba patlatılacağı için kulaklarını kapatmalarını istediler. Bu bomba müzakere sürerken hazırlanmıştı. Bomba hazırlıkları sürerken içerde bulunan eylemciler slogan atmaya devam ettiler. Bu sloganlar içinde bizim anladığımız tek slogan ; ‘Berkin’in Katili AKP’nin Polisi” şeklindeki slogandır.
İlk bombanın patlamasının ardından kısa süreli bir sessizlik oldu daha sonra içeriden yeniden silah sesi ve marş sesi duyulmaya başladı. İçeride söylenen marş “Ellerimizde silahlarımız sloganlar dillerimizde kucaklıyoruz ölümü varsa cesaretiniz gelin, silahınız bombanızla gelin varsa cesaretiniz gelin’ şeklinde devam ediyordu. Bu marş devaım ederken seri atış yapan makineli tüfek olarak algıladığımız atışlar oldu. Ve sonra ikinci bir bomba daha patladı. Biz dışarıdaki konuşmalardan içeride sıkı bir barikat olduğunu anlıyorduk ve polisler içeri girmekte zorlanıyorlardı. Silah seslerinden anladığımız kadarı ile yaşanan iki taraflı bir çatışmaydı ve eylemciler polis içeri girdikten sonra da silahla karşılık veriyorlardı. Silah sesleri kesildikten sonra son olarak birkaç el silah sesi duyuldu ve sonra emreden bir ses ateşi durdurarak daha fazla devam etmelerini önledi. Ardından içeride bomba olabileceğinden endişe edilerek bir süre bomba araması yapıldı ve bizim fünye olduğunu düşündüğümüz üçüncü bir patlama daha yaşandı.

Meydana gelen olayda basına yayın yasağı getirilmesi ve adliye içinde internet erişimine müdahale edilmesi gibi eylemcilerin dış dünyadan haber alma olanaklarının kısıtlanmaya çalışılmasının görüşmeleri olumsuz etkilediğini düşünüyoruz.

Görüşmelerin altı saat değil gerekirse altı gün bile sürdürülebileceğini ve mümkün olduğunca uzun tutularak yerine getirilmesi mümkün olan ilk talebin karşılanabileceği yolundaki görüşümüzü oradaki siyasi şube müdürüne ve müzakereci polise de söyledik. Nihayetinde bu talep soruşturmanın da amacına aykırı olmayıp zaten o zamana kadar çoktan yapılması gereken, kamuoyunun uzun zamandır beklediği bir şeyi işaret ediyordu. Görüşmeleri sürdürmekle görevlendirilen polislerin kendilerine çok sınırlı bir hareket alanı tanıyan siyasi emirlerle hareket ettikleri yolundaki gözlemimizi de sizlerle paylaşıyoruz.

Olaydan sonra Emniyet Müdürü ve Valinin yaptığı “devletimiz büyüktür kimse onu zaafa uğratamaz” açıklamasının sorunları anlamada ve çözmede bir yarar sağlamadığı açıktır.
Bunun aksine, hakim ve savcıların örgütlenerek meslektaşlarını koruması, Berkin Elvan’ın katillerinin bulunması yönünde çaba harcamaları ya da en azından bunun takipçisi olunacağını bildirmeleri gerekirdi. Bu ve bu gibi çabalar hem hakkaniyete ve halkın taleplerine uygun bir davranış olurdu hem de sorunun çözümünde katkı sağlardı.

Olayı 31 Mart tarihine sıkışmış bir eylem olarak görmeden soru sorarak ve cevap arayarak, eleştirilmeyi, hedef gösterilmeyi, tecrit edilmeyi göze alarak harekete geçmelidir. Susarak, konuşmaktan ve konuşturmaktan korkarak gereğini emniyet güçlerine bırakarak hiç bir şey değişmez, değiştirilemez.

Örgütlü ve kendine güvenli bir toplum olmamamız hem siyasi iktidarın niteliği gereği uyguladığı baskı ve politikaların bir sonucudur hem de bundan sonra eşit, adil, bağımsız bir ülke kurmamız önünde önemli bir engeldir.

Olaydan sonra hemen bir korku ve endişe dalgası yaratmaya çalışmak, meslek grupları ve kişiler üzerinde baskı kurmak olaylarla ilgili ilgisiz kişilerin gözaltına alınması, derhal güçlü devlet imajının tesis edilmeye çalışılması, kaçınılmaz olarak sistemi gittikçe tıkayan, memnuyitesizlikleri arttıran bir rol oynayacaktır. Avukatları zan altında bırakamaz. Bu gidişin sonu bellidir.

İstihbarat zafiyeti, terörist eylem silahı kim soktu gibi gerçeğin üstünü örten ve asıl meselenin tartışılmasını engelleyen açıklamalar artık halkı tatmin etmekten uzaktır. Bu nicel birikimler hızlı ve köklü bir değişim gereğini ortaya koymaktadır.

Olayı tarihsel ve siyasi bütününden uzak bir terör eylemi olarak değerlendirenlerin bir kısmı kendi siyasi ve sınıfsal rollerinin gereğini yapmaktadır ve yapacaktır. Ancak ülkenin aydınları hukukçuları daha bütünsel düşünmeli güvenlik önlemi önerecekleri yerde adalet talebini daha güçlü ve sorumlu bir şekilde taşımalıdırlar.

HALKIN HUKUK BÜROSU

677538

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir