Bölgede Değişime Destek

Halktan ve Emekten Yana Basın Susturulamaz.

 “Basın Özgürlüğü, demokrasinin, toplum düzeninin ve özgürlüklerin temel kuralıdır.”

Kitle iletişim araçları sayesinde bireysel özgürlükler ve insan haklarının öne çıktığı dünyamızda; Hangi nedenle olursa olsun, gazetecilere yönelik, sözlü ve fiili saldırıların artması Yerel Basını Susturmak, toplumun haber alma, bilgilenme hakkını engellemeye yönelik olduğu kadar, basın özgürlüğüne yönelik de bir saldırıdır

Yerel Basın; halkın haber ve bilgi alma talebini karşılayan yapısıyla bir kamu görevini yerine getirmektedir Sorumluluk sahibi ve siyasetçilerin, basın ve ifade özgürlüğü noktasında sorumluluklarını yerine getirmelerini bu noktada demokrasinin güvencesi gazetecilere yönelik her türlü saldırı ve baskı, basın özgürlüğünün de ötesinde halkın haber alma özgürlüğüne yapıldığı anlamına gelir.

Avcılar Belediyesi’nin CHP’li 7 meclis üyesi, bir süredir CHP Grubu’ndan ayrı hareket ederek meclis toplantılarına katılmıyor ya da oylamalarda CHP Grubu’ndan farklı oy kullanıyordu.

Bölgede Değişim Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi Gürsel Karasansar da, Avcılar ve bölge kamuoyunu yakından ilgilendiren tüm bu gelişmeleri gazetesinde eleştirel bir dille haberleştirince 7 meclis üyesinin hedefi haline geldi.

Gazetecinin, yaptığı haberlerde hakaret ve yalan bilgiyi yayma özgürlüğü olmadığı gibi bir başkasının da gazetecilere hakaret etme ve tehdit etme hakkı yoktur.

Dersimliler Derneği olarak; Bölgemizde doğru ve tarafsız yayın yapan, Bölgede Değişim Gazetesi nezdinde yerel basına yönelik her türlü baskı, Sindirme, hakaret ve tehdit nereden ve kimlerden gelirse gelsin karşısında olacağız.

Esenyurt Dersimliler Derneği olarak, Bölgede Değişim Gazetesi ile dayanışma içinde olduğumuzu Kamuoyunun bilgisine sunarız.

ESENYURT DERSİMLİLER DERNEĞİ

Tümünü görmek için tıklayın

15. Munzur Kültür ve Doğa Festivali

15. Munzur Kültür ve Doğa Festivali 7-8-9 Ağustos Tarihlerinde Yapılacaktır.

06 Ağustos 2015 saat 11.00 derneğimizden araç kaldırılacaktır

Dönüş 10. Ağustos 2015 pazartesi saat 12.00

TunceliKent004_800_600

MADIMAK’TA KATLEDENLERİ KORUYAN SİYASAL İKTİDAR

MADIMAK’TA KATLEDENLERİ KORUYAN SİYASAL İKTİDAR
ALEVİ HALKININ TALEPLERİNİ KARŞILAYAMAZ!

Madımak’ta 33 canımızın diri diri yakılmasının üzerinden tam 22 yıl geçti. 22 yıl önce katleden zihniyet, hala katletmeye devam ediyor.
Katliamdan bu yana geçen 22 yılda, katliamın kararını verenler, uygulayanlar hala cezalandırılmadı. Katiller “Alevi Açılımı” şovları yapan AKP iktidarı tarafından korunmaya devam ediyor.
Madımak’ta; gerici, faşist güruh, 33 canımızı diri diri yakarken, dışarıda katillere seslenerek “gazanız mübarek olsun” diyen Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, daha sonra meclise milletvekili olarak girdi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, alay edercesine “çok şükür otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir” diyebilmiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “olayda ağır tahrik var. Çatışma yok, otel yangınında can kaybı var” diyebilmiştir.
Muhalefet lideri Mesut Yılmaz “olayın büyütülmesini doğru bulmuyorum. Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” diyebilmiştir. Görüldüğü gibi, iktidarı-muhalefeti ile tüm düzen partileri katliamı savunmuşlardır.
Aynı düzen partileri, katliamcıları yargılamak ve cezalandırmak bir yana, onları aklamak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bir utanç müzesi olması gereken Madımak Oteli’ni, halkımızın tüm taleplerine karşın bilim ve kültür merkezi olarak düzenlemiş, 22 yıldır süren büyük acıyı daha da büyütmüşlerdir. Canlarımızı yakmaya çalışırken ölen 2 katilin isimlerini bu kültür merkezinde şehitlerle yan yana koyan zihniyetin 22 yıl önce Madımak’ı ateşe veren zihniyetten bir farkı yoktur.
AKP de bu anlayışın devamcısıdır. Değişen hiçbir şey yoktur. Akan kanımız hala Madımak’ta orta yerde duruyor. Adalet talebimiz hala yerine getirilmemiştir. Katleden devlettir. Katliam, sadece Cuma namazından çıkan güruhun bir tepkisi değildir. Önceden planlanmış ve uygulanmıştır. Bunun için hiçbir düzen partisi Sivas’ın hesabını soramaz. Hedef sadece Aleviler değil, bu ülkenin devrimcileri, demokratları, kendi geleceği için mücadele veren, hak ve özgürlüklerini isteyen tüm halklarıdır.
Devlet, yüzyıllardır uygulaya geldiği böl Parçala yönet politikaları ile bir kez daha halklarımızı birbirine düşmanlaştırmak ve Alevi halkımıza gözdağı vermek istemiştir. Kerbela’dan günümüze yüzyıllardır yok edilmek istenen, Hz. Hüseyin’in, Nesimi’nin, Pir Sultan’ın, devrimcilerin düşünceleri, direniş kültürüdür. Zalimin zulmüne boyun eğmediğimiz için katlediyorlar. Direniş kültürünü yarınlara taşımamızdan korktukları için katlediyorlar. Korkularını büyütmeye devam edeceğiz. Hz. Hüseyin’in, Pir Sultan’ın torunları da zulme karşı direnişini sürdürecektir.

SİVAS KATLİAMCILARI CEZALANDIRILSIN!
MADIMAK UTANÇ MÜZESİ OLSUN!
AKP, ALEVİ HALKININ HİÇBİR TALEBİNİ KARŞILAYAMAZ!
ALEVİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

ESENYURT DERSİMLİLER DERNEĞİ

3 Yıllık Faaliyet Raporu

3. Olağan Genel Kurulumuzu Yaptık

Esenyurt dersimliler derneği 3. Olağan kongresini yaptı. Esenyurt’ta Tanınmış Birçok sima katılırken Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu çelenk gönderdi Dernek Başkanı yine Hüseyin Kalanç olurken, yönetim kuruluna yeni üyeler katıldı.

Divan Başkanlığı’nı Tuncer Dağ’ın yaptığı kongrede Divan üyeliğine Yaşat Gül ve Mustafa Işıldak eşlik etti. Divan’ın oluşmasının ardından Birinci gündem devrim şehitlerine saygı duruşunun ardından, konukların tanıtılması için söz hakkı verildi. Erzurumlular dernek başkanı Murat Baduralkan Dersimliler derneğinin çalışmaları ve dik duruşundan dolayı teşekkürlerini ederek Bundan sonraki süreçte hep beraber Esenyurt için güzel Şeyler yapacaklarını belirtti  ardından söz alan. İkitelli Dersimliler Dernek Başkanı Metin Yıldız. Esenyurt özgürlükler dernek yöneticisi Mustafa Işıldak, Esder Başkanı Yaşar Gül, Ardahan Kültürevi Kurucu Başkanı Tuncer DAĞ, Areya Kay ( Zazaca tiyatro yönetmeni Yılmaz Can Şare ve iş Adam’ı Erdal Akyol söz alarak Derneği’n çalışmaları için yönetime teşekkür edip, seçilecek yeni yönetime başarı diklerinde bulunarak bundan sonradan Yanlarında olacaklarını belirttiler.

Kardelen kültür merkezi adına söz alan Ramazan Yılmaz “bu dernek ayakta kalan istisna derneklerden bir tanesidir. Bundan sonraki süreçte Kardelen kültür merkezi olarak her türlü maddi manevi. Sanatsal ve kültürel olarak desteklerimizi sunacağımızı buradan belirtiyorum. Faaliyet raporu okundu. Ardından Kalanç söz alarak, “ her şeyden önce derneği kurumsallaştırdık ve Esenyurt için çalıştık  amacımız daha güzel bir kent’te yaşamak çevremize duyarlı herkesin kardeşçe yaşaması için çaba harcadık Derneğimizi tüm esenyurt halkına açtık sorunlar karşısında duyarsız kalmayarak Demokratik Kitle Örgütü Olarak üstümüze düşeni en iyi bir şekilde yerine getirdiğimize inanıyorum, Hukuksuz bir şekilde 1 yılım F. Tipi hücrede geçti ve halen yargılanıyorum, ancak haklı olan biziz, Biz kazanacağız istiyorlar ki susalım kendi yarattıkları hısızlık talan düzenini sürdürsünler… ”  Derneğin çalışmaları, kurumsal işleyişi, ülkemizde yaşanan sorunlara duyarsız kalmadık, engelli vatandaşlarımıza 8 adet sandalye teslim ettik, Van Hasan Beyaz Halk Kütüphanesi’ne kitap, Kobane ve Rojova ya iki kez gıda ve giyecek yardımında bulunduk. Bundan sonraki hedeflerimiz derneğimizi Esenyurtta kültür sanat merkezine dönüştürmek, altışar aylık programlar çıkartarak faaliyetlerimize tüm esenyurt halkıyla buluşturmak olacak. Seçime Tek liste ile gidildi ve teşekkür konuşması ile kongre sonlandırıldı.

Yeni Yönetim Kurulu

1-HÜSEYİN KALANÇ

2-ÇETİN DURMUŞ

3-HÜSEYİN ŞEBAHAT

4-SERDAR MERCAN

5-CAFER ARAT

6-ABİDİN DİNÇER

7-VOLKAN GÜNEŞ

Grup Yorum müzikseverlerle buluşacak.

Grup Yorum, Bakırköy’de düzenleyecekleri konseri yasaklayan İstanbul Valiliği’nin kararının iptali için İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. Mahkeme kararını verdi, Grup Yorum müzikseverlerle buluşacak.

İstanbul 4. İdare Mahkemesi, İstanbul Valiliği’nin “toplumun tepkisine yol açıp infial yaratabileceği” gerekçesiyle Grup Yorum’un pazar günü yapmayı planladığı konsere izin vermemesine ilişkin kararı için oybirliğiyle “yürütmeyi durdurma kararı” verirken, “Devletin toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale etmeme negatif yükümlülüğü ile birlikte, bu toplantı ve gösteri yürüyüşünün sağlıklı yapılması için gerekli tedbirleri alma pozitif yükümlülüğü de ortaya çıkmaktadır” görüşünü ortaya koydu.

“SUÇ İŞLENECEĞİNE DAİR DELİL YOK”

4. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararında şu ifadeler yer aldı:

“Mahkememizin 25.06.2015 tarihli ara kararı ile davalı idareden uyuşmazlık konusu mitingin, toplumun tepkisine yok açarak infial uyandırabileceği, kitlesel/toplumsal tepki ve provokatif eylemlere mahal verebileceği şeklindeki duyumların neler olduğu, suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike var ise bunun somut mevcut olup olmadığı hususlarının sorulmasına, söz konusu duyumlar ile açık ve yakın tehlike var ise bunun somut bilgi ve belgelerle açıkça ortaya konulmasının istenildiği davalı idarenin 26.06.2015 havale tarihli savunma dilekçesi ve eklerinde ise ara kararımızda sorulan ve istenilen hususlara ilişkin somut bilgi-belge sunulmadığı görülmüştür.

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Kanunu’nda, davacı idare tarafından düzenlenecek halka açık toplantı, gösteri ve benzeri faaliyetlerin bütünüyle düzenlenmesinin engellenmesine, uygun görülmemesine veya yasaklanmasına dayanak alınabilecek bir kural bulunmamaktadır.

PAZAR GÜNÜ KONSER İÇİN YASAL ENGEL KALMADI

Ayrıca, Devletin toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale etmeme negatif yükümlülüğü ile birlikte, bu toplantı ve gösteri yürüyüşünün sağlıklı yapılması için gerekli tedbirleri alma pozitif yükümlülüğü de ortaya çıkmaktadır.”

Mahkeme, Valiliğin kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, telafisi güç zararlara neden olabileceği sonucuna varıldığından, oybirliğiyle yürütmenin durdurulması kararı verildiğini açıkladı. Kararla birlikte, Grup Yorum’un 28 Haziran Pazar günü saat 18.00’de Bakırköy Halk Pazarı’nda vereceği konser için yasal engel kalmamış oldu.

“700 BİN KİŞİLİK KONSER YAPTIK KİMSENİN BURNU KANAMADI”

Oturma eyleminde Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek şunları söylemişti:

“İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da ve Dersim’de yasal miting alanlarında konserler yapmak istedik. Adana’da tarihin en büyük konserini yaptık. Geçen hafta İzmir’de, en büyük meydanında, Gündoğdu Meydanı’nda tam 700 bin kişiyle bir konser gerçekleştirdik. Bu konserlerin hiç birinde bir kişinin bile burnu kanamadı. Tek bir kavga, tek bir provokasyon olmadı. 28 Haziran’da Bakırköy Halk Pazarı’nda yapmak istediğimiz ve 5 Temmuz’da Ankara’da yapmak istediğimiz konserler her iki ilin valiliği tarafından yasaklandı. Diyorlar ki, bu konser olursa toplumda nefret ve kin ortaya çıkacak. Adana’da, İzmir’de, İstanbul’da Gazi Mahallesi’nde, Okmeydanı’nda, Kartal’da çıkmayan kaos nasıl olacak da Bakırköy’de, Ankara’da ortaya çıkacak. Bunların hepsi birer bahane. İstanbul Valisi ideolojik davranıp kendi siyasi görüşlerine sığmayan grubumuzu susturmak istiyor. Sonuç olarak her iki vali de bir Anayasa suçu işliyo

Edebiyatın üç büyük ustası Esenyurt’ta anıldı

Üçü de Haziran ayında hayata veda eden edebiyatımızın üç büyük çınarı Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmed Arif, Nazım Dostları tarafından Esenyurt Nazım Hikmet Parkı’nda düzenlenen bir etkinlikle anıldı.

Esenyurt Belediyesi’nin hemen karşısında yer alan Nazım Hikmet Parkı’nda 3 Haziran Çarşamba günü saat 13.00’te başlayan etkinlikte Tiyatro Simurg, “Nazım Ormanında Gündüz Gece” adlı oyunu sahnelerken, Grup Mektup üyeleri de türkülerle katıldı üç büyük ustanın anmasına.

“BURAYI KÜLTÜR PARKINA, KÜLTÜR BAHÇESİNE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”
Nazım Dostları adına kısa bir açılış konuşması yapan Esenyurt Dersimliler Derneği Başkanı Hüseyin Kalanç, Nazım Hikmet heykelinin bulunduğu alanın park olabilmesi için belediyeye dilekçe ile başvurduklarını hatırlatarak, “Dilekçemizin ardından CHP’li belediye meclis üyeleri de meclis toplantısında önerge vererek bu talebimize destek olmuşlardı, buradan onlara teşekkür ediyoruz. Ancak yaklaşık bir yıldır süren çalışmalara karşın burası halen inşaat halinde. Biz bu konunun takipçisi olacağız. Burayı bir kültür parkına, bir kültür bahçesine dönüştüreceğiz. Bugün de burada “kavgamızın ustaları” dediğimiz Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmed Arif’i anmak için toplandık” diye konuştu.

“BİZLER İÇİN HAYATLARINI ADADILAR”
Kalanç’ın ardından Nazım Dostları adına hazırlanan basın açıklamasını ise tiyatro ve sinema sanatçısı Murat Aydın okudu. Açıklamada, “Haziran ayına girdiğimizde buruk bir hüzün dolar içimize. Hüzün, binlerce yıllık kültürümüzün tohumlandırdığı topraklarımızdan doğan onurlu yaşamların anlamlı gururlarına bırakır yerini. Seslerimizi duyamayacakları, yüzlerimizi göremeyecekleri ve aynı zaman dilimlerinde bile bizlerle yaşayamayacaklarını bildikleri halde, bizlerin; huzurlu, rahat, sağlıklı ve en önemlisi barış içinde yaşamamız için hayatlarını adayan insanların ders verici yaşam hikayelerine bırakır yerini hüzün.
Adları : Nazım Hikmet Ran; Şair, ressam , besteci , tiyatro oyun yazarı (insan)
Adları : Orhan Kemal; Yazar, (insan)
Adları : İsmail Hakkı Tonguç; Köy enstitülerinin kuruluş ve çalışma programını hazırlayan, kuran (insan)
Adları : Ahmet Arif; Şair, Gazeteci (İnsan)
Adları : Kazım Koyuncu; Müzisyen, besteci, şair (insan) Onların adlarını ve yaşamlarını, bizden sonrakiler için onurla savunmaya ve aktarmaya mecburuz. Onlar gibi olamasak da bu bayrak yarışına bir nefes de biz katmalıyız. Orhan Kemal, Yılmaz Güneyi doğurdu. İlk Orhan kemal edebiyat ödülünü alan Yılmaz Güney’dir.
Nazım Hikmet, onlarca yıl önce; Kuvayi Milliye, Şeyh Bedrettin Destanı, Memleketimden İnsan Manzaralarını, Hiroşima’yı yazdı dizelerinde, nükleer gücü eleştirmek için. Çernobil bizden, haksızlığa, sömürüye, işgale, yolsuzluğa ve yoksulluğa adanan bir canı aldı.
Notalarında suskun ve mazlum insanların acılarını, umutlarını dillere pelesenk eden Kazım Koyuncu’yu aldı.
İsmail Hakkı Tonguç’un kurduğu köy enstitüleri bize Ruhi Su’yu verdi, bir çok değerli sanatçı, tarihçi, bilim adamı ve gazeteciyle beraber. Ama 80 darbesi Ruhi Su’yu ve uzak-yakın geçmişimizi, anımızı geleceğimizi aldı.
Onların insanlık mücadelesi üstünde duruyor şimdi hayata dair güzel olan ne varsa. Bizlere kendi geçmişimizi unutturarak hükmetmeye çalışanlar aslında bilincimizi de yok etmeye çalışıyorlar.
Esenyurt Nazım Dostları olarak biz; Kendi geçmişimizle beraber bütün insanlık tarihini bilmeye ve aktarmaya çalışıyoruz. Öncelikle yaşadığımız yer olan Esenyurt’dan başladık. Nazım Hikmet’i, Orhan Kemal’i, İsmail Hakkı Toguç’u, Ahmet Arif’i ve Kazım Koyuncu’yu unutmadık unutturmayacağız. Ve yılın başka mevsimlerinde, aylarında doğan, yaşayan, ölen – öldürülen adları insanlık tarihine altın harflerle yazılan demokrasi ve devrim mücadelesi vermiş herkesi saygıyla anıyoruz.” ifadelerine yer verildi.
Aydın, bu açıklamadan sonra Nazım Hikmet’in “Vatan Haini” adlı şiirini de okudu.
Daha sonra sahne alan Tiyatro Simurg üyeleri ise, “Nazım Ormanın Gündüz Gece” adlı oyunu sahneledi. Deneyimli tiyatrocular performansları ile büyük beğeni kazanırken, bu oyunun ardından Ahmed Arif ve Orhan Kemal’in şiirlerinden de örnekler sunuldu.
Etkinlikte son olarak grup Mektup üyeleri sahne aldı.

Yaşasın 1 Mayıs

Hɑksızlıklɑrın, eşitsizliklerin, ɑdɑletsizliklerin ve ezilmenin olmɑdığı, emeğin sömürülmediği, ɑydınlık, eşit ve güzel bir dünyɑyı göreceğimiz günlerin geleceği umuduylɑ, tüm emekçi kɑrdeşlerimizin 1 Mɑyıs Emek ve Dɑyɑnışmɑ Günü’nü kutlɑrız.

Yaşasın 1 Mayıs

Haklıyız Kazanacağız

1mayis2

 

İki simge:

İki simge:
Berkin…
Ve Bilal…
Aslında bize/ hepimize…
İki Türkiye’yi gösteriyor:
Berkin, eve alınacak ekmeğin simgesi.
Bilal, evden çıkarılan paranın simgesi.
Berkin, çocuksu derin bir iyiliğin adı.
Bilal, sıradan zalim bir kötülüğün adı.
Berkin, masumiyetin, cesaretin, güzelliğin temsilcisi.
Bilal, gücün, kurnazlığın, yalancılığın temsilcisi.
Berkin, direnişin adı.
Bilal, zulmün adı.
Berkin, uyanışın simgesi.
Bilal, uyutmanın simgesi.
Berkin, fedakar bir evlat:
“Dur anne, sen hızlı koşamazsın ekmek almaya ben giderim.”
Bilal, babasının suç ortağı:
“Baba evdeki paraları sıfırladım, sadece 30 milyon Euro kaldı.”
Berkin, Türkiye’nin oğlu.
Bilal, babasının oğlu.
Berkin, temiz Türkiye’nin simgesi.
Bilal, kirli-çirkin-hırsız Türkiye’nin simgesi.
Berkin, dürüstlüğün adı.
Bilal, hilekarlığın adı.
Berkin, haysiyetin sembolü.
Bilal, itibarsızlığın sembolü.
Berkin, “ben çocuğum bana atmazlar ki” der ve devletin polisi tarafından atılan bibergazı kapsülüyle öldürülür.
Bilal, “ben Başbakanın oğluyum bana dokunamazlar” der ve devletin polisi tarafından korunur.
Berkin, faşist şiddetin mağduru.
Bilal, faşist şiddetin mağruru.
Berkin, acımasız bir adaletsizliğin simgesi.
Bilal, intikam aracı haline gelen bir adaletin simgesi.
Berkin’in kamera kayıtlarındaki cinayetin görüntüsü kaybedildi.
Bilal’in kamera kayıtlarındaki hırsızlığın görüntüsü kaybedildi.
Berkin’i vuran polis ortaya çıkarılmadı.
Bilal’in hırsızlığını ortaya çıkaran polis görevden alındı.
Berkin, vicdanın adı.
Bilal, zorbalığın adı.
Berkin, adını sonsuzluğa yazdırdı.
Bilal, adını soysuzluğa yazdırdı.
Berkin, doğru-hakikatli yaşamın sembolüdür.
Bilal, kendi yalanına inanan mitoman’dır.
Berkin, kardeşliğin temsilcisi.
Bilal, kindarlığın, intikamcılığın.
Berkin, öfkenin adı.
Bilal, kin ve nefretin adı.
Berkin, bir şövalye.
Bilal, bir tuzak kurucu.
Berkin, zarafet’tir, estetik’tir
Bilal, kalitesizlik’tir, bayağılık’tır.
Berkin, inat’tır, sabır’dır.
Bilal, umursamamaktır, miskinliktir.
Berkin, gerçeğe inanmaktır.
Bilal, hurafeye boyun eğmektir.
Berkin, özgür düşüncenin simgesi.
Bilal, fikir despotlarının temsilcisi.
Berkin, hep acı çekenin yanında durur.
Bilal, hep acı çektirenlerin safında yer alır.
Berkin, halk’tır.
Bilal, devlet’tir.
Berkin, şehit’tir.
Bilal, sanık’tır.
Berkin insanı sevmektir.
Bilal insanı kullanmaktır.
Berkin’in babası işsizdir, yoksuldur.
Bilal’in babası varsıldır.
Berkin, hayata dönseydi babası adını Berkin Ethem (Sarısülük) yapacaktı.
Bilal, doğarken babası siyasi kurnazlıkla adına Necmettin (Erbakan) ekledi.
Berkin uyanmak için defalarca ameliyat oldu.
Bilal’e uyanmak için babasının bir telefonu yetti.
Berkin, alınterinin simgesi; annesine hediye almak için mendil sattı.
Bilal, götürgev’in simgesi; vakfına müteahhitlerden, belediyelerden komisyon parası topladı.
Berkin’in kıyafeti hazırdı fakat ilköğretim mezuniyetine gidemedi.
Bilal’in nikah şahitliğini hırsız İtalyan başbakanı Berlusconi yaptı.
Berkin, çoğalmanın, kollektivizmin, paylaşmanın simgesi.
Bilal, çıkar ortaklığının simgesi.
Berkin, barışın adı.
Bilal, savaşın adı.
Berkin’in gözleri hep gülecek.
Bilal’in gözleri hep korkuyla bakacak.
Berkin, hiç ölmeyecek.
Bilal, yaşarken ölüye dönüşecek.
Ve:
Türkiye’nin bu iki simgesi hep hatırlanacak:
Berkin’i anımsadıkça yanaklarımız ıslanacak.
Bilal’i anımsatıkça öfkemiz artacak.
Berkin’i unutmayacağız…
Bilal’i unutturmayacağız!..

Dersimde’de bir ilk yaşanacak

Tunceli’de 1938 yılındaki askeri harekat sırasında, Hozat İlçesi’ne bağlı Karabayır Köyü’nde Canan ve Baran soyadını taşıyan 2 aileye mensup 24 kişinin kurşuna dizililerek öldürüldüğü ve toplu olarak gömüldüğü iddialarıyla ilgili, mahkeme kararı ile yarın bölgede kazı yapılacak.

Hozat İlçesi’nin Karabakır Köyü’nde yaşayan Baran ve Canan ailelerine mensup kişilerin iddiasına göre, 14 Ağustos 1938 tarihindeki askeri hareket sırasında, toplanan ve aralarında kadın ile çocukların da bulunduğu 24 kişi, Saka Sure mevkiinde kurşuna dizildi. Yakınlarının öldürüldüğü yerde anıt mezar yaptırmak isteyen aile üyeleri, kazdıkları alandan insan kemikleri çıkması üzerine kemikleri yeniden gömerek anıt mezar yapımını durdurdu. Aile fertleri, avukat Cihan Söylemez aracılığıyla Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, yakınlarına ait olduğunu ileri sürdükleri kemiklerle ilgili detaylı inceleme yapılmasını talep etti. Ancak ailelerin bu talepleri Hozat Başsavcılığı tarafından zaman aşımı gerekçe gösterilerek reddedildi.

Ailelerin avukatı Cihan Söylemez, zaman aşımı gerekçesiyle verilen takipsizlik kararının kaldırılması için Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren mahkeme, oy çokluğu ile Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen takipsizlik kararını kaldırarak, olayla ilgili etkin soruşturma yürütülmesi gerektiğine hükmetti.

Mahkemenin 17 Temmuz 2014 tarihli kararında, “Böyle bir sonuca ancak teknik bir inceleme yapılarak varılabileceği, bu incelemenin ise ele geçirilen kemiklerin insan kemiği olduğunun tespitinden sonra, kemikler üzerinde ve kemiklerin ele geçirildiği olay yerinde yapılacak bilimsel araştırma şeklinde gerçekleştirilmesi gerektiği, oysa ki somut olayda; kemiklerin hangi tarihe ait olduğu ve kesin ölüm sebebinin araştırılmaksızın kemiklerin 1938 yılına ait olduğu kabulü ile etkin soruşturma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği görülmüştür” denildi.

Mahkeme, ayrıca kararın bu şekilde kesinleşmesi halinde, durumun Anayasa ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini, başvuran aleyhine uluslararası insancıl hukuk kuralları ile tanınan haklarının ihlaline yol açabilecek nitelikte olduğunu belirterek, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararını oy çokluğu ile kaldırdı.

KAZI YAPILACAK

Tunceli’deki 1938 olaylarına ilişkin mahkeme kararı ile ilk kez bölgede kazı yapılacak. Baran ve Canan ailelerinin avukatı Cihan Söylemez, Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından sonra Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın söz konusu alanda yarın kazı çalışması başlatacağını ifade ederek, “1938 yılındaki Dersim olaylarıyla ilgili mahkeme tarafından ilk kez somut adım atılacak ve tarihi bir karar hayata geçecek. Toplu mezarda çıkarılacak kemikler üzerinde DNA testi yapılacak ve ölüm tarihleri ile ilgili bilimsel çalışma yapılacak. Bizler, adli tıp tarafından yapılacak bu çalışmalarda Dersim olaylarının en somut kanıtının ortaya çıkacağından eminiz. Yarın yapılacak kazı ilk somut adım olması nedeniyle bizler için tarihi bir an olacak” dedi.
Odatv.com

Savcılar: Devletin koruyucuları

Savcı Mehmet Emin Kiraz keşke ölmeseydi. Onu hem siyasi hem fiziki olarak kimin öldürdüğü de ortada. Ama sakın ola ki “Katilini bulacaktı, yargılayacaktı” yalanıyla karşımıza çıkmayın.
Gezi’de katledilen Abdocan’ın abisi olarak Gezi’yi desteklediğini söyleyen ve bu karikatürü paylaşanlara sesleniyorum. Şair bu karikatürde “Berkinin katilinin yakalanmasına az kaldı onun için katledildi” yalanını söylüyor ve çoğu kişi bunu paylaşıyor.

Adaletin önündeki engel: Savcılar

Savcı denen devletin koruyucusuyla ilk defa kardeşim katledildikten birkaç gün sonra tanıştım. Karşılaşma uzun sürmedi, beni odadan kovdu. Bu olayın ertesi günü Balıkesir’de, ortadaki onca delile rağmen, katil Ahmet Kuş’un suçunu ispatlamamıza rağmen, savcı tutuklama talep dahi etmedi.

Kardeşim katledileli neredeyse 4 ay olacaktı, savcıdan tek adım yoktu katili bulmak için. Ne zaman ki biz avukatlarımızla sorun yaşayıp avukat değişikliğine gittik ve dosya elimize geçti, sadece bir hafta sürdü katilin adına kadar ulaşmamız.

Tüm delilleri toparlayıp savcıya sunduk. Savcının görevini biz yapmıştık. (Bunu Gezite için yazmıştım, katile nasıl ulaştık okuyun: Abdullah Cömert’in katili nasıl bulundu?)

Her gün odasını işgal ettik, “Katil ortada, neden iddianameyi tamamlayıp tutuklamıyorsun?” diye soruyorduk, ek deliller getiriyorduk. Buna rağmen iddianame bir türlü tamamlanmıyordu.

Kardeşimin katledilişinin üzerinden 8 ay geçmişti ki iddianame bitti, ama başsavcı bir türlü kabul etmiyordu. İddianameyi geri gönderdi.

Nihayet 10, evet kardeşim katledildikten 10 ay sonra iddianame bitmişti, ama katil tutuksuz yargılanacaktı. Ki hâlâ tutuksuz yargılanıyor.

Şimdi sorarım size: Gezi davalarına bakan savcı ve hakimlerin hepsinin özel seçilmediğini söyleyebilir misiniz?

Katilleri akladılar, bize saldırdılar

Ethem’in duruşmalarında uyuyan savcıyı unuttunuz mu? Bizim davanın Balıkesir’deki ilk savcısı da uyumadı mı? Mehmet Ayvalıtaş’ın katiline “oğlum” diye hitap eden hâkimi, Ethem’in katiline 4 yıl ceza veren mahkeme heyetini, Ali İsmail’in katillerini salan mahkeme heyetini ne çabuk unuttunuz?

Gezi davalarına bakan savcı ve hâkimlerin gerçekten adil olduğuna nasıl inanabiliyorsunuz?

Ben kaç tane duruşmaya girdim, kaç defa hâkimin önünde polis tarafından darp edildik, davalarımız sürüldü?

Adalet talebiyle çıkıyoruz karşılarına, başka bir talebimiz yok, çocuklarımızın katillerini bütün diğer çocukların güvenliği için cezalandırın talebi var sadece, ama onların tutumu hiç değişmedi, katilleri akladılar, bizi sürdüler, darp edilmemize göz yumdular ve daha neler.

Son beyanımda mahkeme heyetine, “Annem buraya ÖLÜMÜ göze alarak geliyor!” dedim, ölümü. En son, mahkemedeki yoldaşlarının önünde yere yığılmıştı. Tansiyonu 21’e kadar çıktı. Bunun ne anlama geldiğini bilmeyenler bir sorsun. Doktor “Şu an önümüzde felç geçirebilir,” diyordu. Felçten bahsediyoruz!

Taş olsa Annemin çektiklerini görse çatlardı, ama karşımızda insan evlatları yoktu, emir almış robotlar vardı.

Bizi daha fazla üzmeyin

Elbette keşke savcı ölmeseydi. Keşke hukuk, yapması gereken şeyi yapıp katilleri ortaya çıkarsaydı da üç insan bugün aramızda olsaydı. Keşke egemen siyasi irade onları öldürmeyi değil de hukuku işletmeyi seçseydi.

Bedeninden 10 kurşun çıkan savcıyı hem siyasi olarak hem fiziki olarak kimin öldürdüğü ortada değil mi?

Keşke ölmeseydi. Ama sakın ola ki “Katilini bulacaktı, yargılayacaktı” yalanıyla karşımıza çıkmayın.

Her şey ortadadır ve nettir. Çocuklarını Gezi’de ve Gezi’nin hesabının sorulması uğruna kaybedenleri daha fazla üzmeyin.yazisonuikonu
Abdullah Cömert’in abisi Zafer Cömert’in yazısı 4 NİSAN 2015 ZAFER CÖMERT

Dersim’de Halk Cepheliler ’den Basın Açıklaması

Dersim’de Halk Cepheliler saat 16.00’da Yer Altı Çarşısı üzerinde İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde katledilen DHKC savaşçıları için basın açıklaması yaptı. Açıklamada “İşte sizlerin unuttuğu adaleti yerine getirmek için Hasan Selim yürekliler dayandı kapınıza! Savcı Mehmet Selim Kiraz, adalet neymiş nasıl yerine getirilirmiş sana öğreterek başlıyoruz. Ancak bu düzende söz konusu halkın adalet istemesi olunca medyasından polisine başbakanından cumhurbaşkanına bir saldırı politikası başlıyor. Devlet tüm güçlerini seferber edip halkın adalet arama mücadelesini bastırmak için elinden geleni yapıyor.

dersim-eylem-20150401 (3)